İçeriğe geç

KÜÇÜK KIZIN HÜZNÜ

…………………………..68 Kuşağı İçin.

Ne zaman ekispirese binsem
Şöyle rahatça kurulup kompartımanda
Bir sigara yaksam yolculuk başlarken
…………….İstanbul”a uçar hayallerim.

/Bu şiir de Anadolu Ekspresinin beşinci vagonunda
ve ilk kompartımanında, saat yirmibironbeş”te bir ağustos gecesi,
tren çelik rayların üstünden atlarken ve ben yılları geri sayarken başladı…/

Sanki küçük bir kız çocuğu dışarı
Karanlıktan kayan yıldız gibi önünden geçen
…………………………………..Şehre bakıyordu
Neşeli çığlıklarla…………………………………
Sanılırdı ki o kaçırıyordu şehri uzaklara.

Nihayet görünmez olunca koca şehir
…………………Sevinç birden dağıldı
Küçük kızın gözleri hüzünle parıldadı
………………Ha ağladı ha ağlayacak
………………Ağlayacaktı,

Koca parmaklı bir el bir simit uzattı
Küçücük el simiti alıp şehri unuttu…

Bu andı
Küçüğün yarım bıraktığı hüzne kapıldım
Hüzün sıcacık simitti küçücük elden kaptım…

Gece ilerlemiş, kuşetler açılmıştı
…………Bir horultu heryanı sardı.

Sarsılarak durdu tren
Eskişehir garı, saat üçü biraz geçe
………………Ben üst ranzadayım
Ve henüz Saman Sarısı şiirini bilmiyorum
………………Alt ranzaysa boş değil,

Koca bir horultu gırtlağıma sarılmış…

Çığlık çığlığa düdükle yola koyulduk yeniden
Ve küçük horultusu küçük kızın
…………..Hüznümü perona attı.

Sabaha çocuklar toplayacak ordan
Sabaha ben İstanbul”da olacağım.

Çocuklar Eskişehirde
Perondan topladıkları hüznümü satacaklar
…………………………………………Avaz avaz;

Taaaazeee sıcak simiiiiiit, sıcaaaaaaaaak! …

Sıcak yaz gecesinin sabahına yaklaşırken
………………………………Yaslandım uykuya.

Ben de horlayacak mıyım?

Şimdi üst ranza boş, orda değilim
Alt ranza boş, kompartıman boş hatta
Vagon bomboş, boşalmış tren…

Anlaşılan meraklanıp, hep beraber
……………Eskişehir Garı”nda indik,

Hüznümü sabaha çocuklar
……………..Nasıl satacaklar?
diye.

İstanbul Boğazında, Sarıyerden havalanmış bir martı
…………………..Tüm Marmarayı baştan ayağa geçip,
Bİr Martı Ordusunu peşine takıp
Tüylerden oluşmuş beyaz izleri
…………………..Ardından sürükleyerek,

Şen kahkahalarıyla, kulakları çınlata çınlata,
……………..Ortalığı velveleye vererek geldi
Ve Eskişehir”de gar çatısının tam üstüne kondu,
……………………………………..Beyaz martı ordusu,
Sabahı beklemeye başladı…

Bir Gorki eksikti hani
Fırtına Habercisinin Türküsü ile
……………….Bir de Nazım usta,

Saman Sarısı şiirini bilmiyorum daha
………………Belki de gecikti Usta”lar!

Beyaz martı ordusu yerini almış
………Tekmil şairler yerini almış
Ve ben hüznümü perona atmış,

…………..Olağanüstü sabahın
Şiirini beklemeye başlamıştık.

Eski bir şarkının ıslanmış dudaklardan dökülen
Alışık namesi gibi yumuşak ve ısrarlı iniltilerine
……………Kulağımı tam kaptırmak üzereydim,

Rüzgar aralık pencereden süzülüp
Kopartımanın boğucu havasını yararak
…………………………..Bana kadar ulaştı.

Derin bir nefes çektim ciğerlerime
Ilık meltem okşayışıyla titredi yüreğim
…………………….Göğsümden sıçrayıp,
Rüzgara kapıldı.

Gerisin geri denize kadar ulaştı!

Denizle aramda şimdi bir milimlik kocaman
………………………………………Bir uzaklık vardı,
İnanılmaz büyümüş gözlerim bir türlü inanamadı.

Dönerken toplarım umuyordum tüm bıraktıklarımı
……………………………………..Tüm bırakacaklarımı
Havalanıp birer birer omzuma konan
……………………………………………….Martılar gibi.

Martılar bu kez hüzünlü olacaklar
Hüznümü şen kahkahalarıyla değişmiş
Ve artlarında bıraktıkları beyaz izi
Düşümde unutmuş olacaklar.

Gorki gene şiire gecikecek mi,
Ya Nazım ona gene ihtiyar usta diyecek mi?

Belki de üçümüz
Yalnız oturacağız ilk buluşmamızda
Hüzünsüz bir simit bölüşeceğiz…

Tren keskin düdüğüyle
Bölmeyecek uykularımızı
Bir daha dönmeyeceğiz buralara…

Hem hala ben üst ranzada
………………….Alt ranza boş değilken
Saman Sarısı şiirini bilmiyorsam
Ve hala denize bir milim yaklaşmışken
Fırtına Habercisinin Türküsü”nü duymamışsam
Kocaman bir uçurum duruyor uykumla aramda…

Tren çelik rayların üstünden İstanbul”a uçuyor
………………………….Küçük kız küçücük eliyle
Tuttuğu simitten habersiz,

Küçücük horultularıyla uykuma giriyor…

Bir güneş doğumu öncesi bulutlar
……………..Gene renk renk dizilip
Hangi renkti uykumuzda bıraktığımız
……………..Diye sordururken,

Duyumlarımın telleriyle bilincime varan
O eşsiz madde habercisiyken renk
Ve madde bilincimden habersiz,
Eşsiz hareketini sürdürürken…

Ben hala ve ne zaman bu rengi aradıysam
…………………………….Kıyısına kadar gidip
Rengarenk bulutlarla kaplı denizin,

Hala ve ne zaman varacağımı bilmeden
Derin uykulara dalmışsam…

Küçük kızın küçücük hüznüyle sıçradım
Hep koca bir horultu gırtlağıma sarıldı…

Anadolu Ekspresi (Çok Eski Bir Tarih)

Kategori:Yazılar ve Şiirler

İlk Yorumu Siz Yapın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir