İçeriğe geç

ISSIZLIK MEZARLIKLARI

saçlarımızı savuran
tarihlerden topladık bu günleri.

kapalı bilinçlerin kör pençelerine
ayak vuran atlar gibi savrulduk.

yelelerimiz kırmızı uçardı akşamları
sabahları beyaz toynaklı koşar
kapılır giderdik en esir özgürlüğe
sonsuza varıcakken
kanat çırpışlarımızı sayardık bir bir
aklımızı devşirirken öteye…

ötesi kuş palazı
ötesi sevda

sevgiyi papatya sayar gibi saymadan
beyaz yapraklarına yaslayıp başımızı
sarıya hayatımızı vericek denli en çok
eğilen çocuklardık…

hepsi a’na saplanan
mızrak uçlu sevdalardan göğsümüzü koparıp
döşümüze sevgilinin sinesini ulardık
hep zamanlı yordamlarla
eğilmeden
bükülmeden
koklardık
yine akşam kızarırken bulutlarında
sıcak bir sarı saklayıp
severdik ha severdik….

//saçların ölmez sevgili
her yanın vurulur ama
saçların ölmez//

hepsi en ve son kere….
doğmak ve ölmek…

cins-i lâtif uyanışken geceler…
kıvranarak yürürdük tenhasına

pencere pervazında
unutulmuş ve üşümüş
bir kuş kanadında görürdük sevdaları
ve ölüm ki
nicedir aralıktı kapısı
yıldız senalarının sesiyle uyanırdı..

karanlık bastırırdı gün batmayan gözlere
karanlık erkenci baskın
döl verirdi rahmindeki güneşe…

//dört kilit vurmalı ele
sorgusuzca götürülen sevdayı
sualsizce aşılamalı suya
ölü ayaklarıyla çırpınan isyan günleri
kopası elleriyle boğmalı tüm kilitleri
sevdalı suda…//

dudaklarımla gözümü
sesimle şiirlerimi mühürlüyorum
ıssızlık mezarlığında ıssız bir ezgi gibi
ecinni bir masaldan dizeler fısıldıyor bak azrail

sular yürüyor kana…
aşk yürüyor
aşk başına…

20.11.2004 Ankara

Kategori:Yazılar ve Şiirler